16 Kasım 2015 Pazartesi

1071 Malazgirt - Muharrem Kesik


''Size öyle bir yurt aldım ki ebediyen Türk'ün olacaktır'' - Sultan Alparslan



Normalde vizelerim finallerim için okutulan kitapları burada paylaşmıyorum. Ama bu kitabı herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm için ve bayılarak severek okuduğum için paylaşma kararı aldım.

Bu kitaba kadar belki ben de Malazgirt hakkında pek birşey bilmiyordum. Evet Anadolu'ya Türk kapılarının açılması evet büyük bir zafer. Ama ne biliyorsunuz tam olarak? Bunu sorguladığımızda aslında bir kaynağa ihtiyacınız olduğunu anlıyosunuz. ''Ülkemizde her sene 26 Ağustos günü geldiğinde Malazgirt savaşı ile ilgili övgü ve gurur dolu pek çok cümle sarf edilir. Televizyonlarda 8 -10 yıl önce çekilen belgesel veya konuşma programları tekrar tekrar ekrana getirilir. Devlet adamlarımız basmakalıp cümlelerle bugünün ne kadar anlı şanlı bir gün olduğundan dem vururlar. İlk, ortaöğretim okullarında ve üniversitelerde 26 Ağustos günü tatile denk geldiğinden hiçbir etkinlik ya da kutlama programı yapılamaz.'' demiş yazarımız. Çokta doğru söylemiş.. :)

Türkler asırlardır özgür ve fetihci bir millet olarak dünyayı dolaşmış, İslam dininin cihad anlayışı ile kendini tamamlamış yayılma hareketlerine hız katmıştır.
Bu sıralarda Malazgirt gibi önemli bir zafer aslında çok önemli sebepler doğurmuştur. Türkler Müslümalığın bayraktarlığını üstlenmiş artık siyasi lider haline gelmiştir. Anadolu kapıları Türklere açılmıştır. Ve bildiğiniz gibi Selçuklulardan sonra birçok Türk devletinin daha kurulmasıyla varlığımız günümüze kadar gelmiş.

Çok uzatmadan kitabı tanıtmaya başlayacağım.

''Bir tarafta Selçuklu Sultanı Alp Arslan diğer tarafta Bizans İmparatoru Romanos Diogenes ve dünya tarihini değiştiren bir savaş; 
MALAZGİRT

Malazgirt Savaşı bugün üzerinde yaşadığımız vatanın bizlere kadar intikalini sağlayan en büyük ve en önemli adımdır. Haçlı seferleri'nin düzenlenme nedenidir. Bizans İmparatorluğu'nun yıkılmasının çok yakın bir gelecek olduğunu bildiren bir nişânedir. Malazgirt Zaferi, Anadolu coğrafyasının Türkleşme ve İslâmlaşma sürecine kapılarını açan büyük bir başarının adıdır. ''


Biliyorum yukarıda birçok kez kendi yorumumu kattım lâkin yine devam etme gereği duyuyorum yorumlarıma.

Günümüzde Malazgirt Zaferi'nin bilinmediği gibi pek gündeme gelmediği de söz konusu üstelik hakkında araştırma dahi yapılmıyor. Çoğu kez yanlış bilgiler doğrultusunda yapılan araştırmalar sunuluyor. Bu kitap bir nevi şu an gündemimizde Malazgirt Zaferi hakkında yanılsamalar veyahut tartışma söz konusu yapabilecek olayları tek taraflı değil bir çok kaynaktan yardım alarak anlatılmış ve bizlere sunulmuş.

Kitabı okurken Afşin beye olan hayranlığım artmış bulunmakta bunu saklayamayacağım  :) AlpArslan'ın savaştan önce ki yaptığı tüyleri diken diken eden o müthiş konuşması, elinden ok ve yayı atarak kılıç ve topuzu alması - bizzat savaşa gireceğini savaşın getirdiği ölüm tehlikesinden korkmadığını gösterir-  askerlerine büyük bir moral olmuştur.

Romanos Diogenes'e çok üzülmüştüm açıkcası. Vekil İmparator konumundayken başta fazla özgüvenle savaşı ilerletmiş ama yine özgüven yüzünden kaybetmiştir. Tabiki de kaybetmesinin tek sebebi özgüven fazlalığı değildir. Savaşın kaderini belirleyen iki önemli etkenlerden birisi uygulanan savaş taktiği, ''Sahte Ric-at'' diğeri ise, Selçuklu askerinin elinde ölüm makinesine dönüşen Ok ve Yay. Herneyse işte Romanos Diogenes tutsak edildiğinde Alparslan'ın önce ona kızması sonra onu çok güzel bir şekilde ağırlayıp serbest bırakması Alparslan'ın kendine aşık eden alçakgönüllü  hareketlerinden biriydi diye düşünüyorum :)))

Yani uzun lafın kısası bu kitabı şiddetle tavsiye ediyor yanına bir de Ahmed Bin Mahmud'un Selçuknamesi'ni de ek kaynak olarak gösteriyorum.


Selametle^^


11 Ekim 2015 Pazar

Çirkin - Judith Ivory





Çok ucuza şans eseri bulduğum ve okuduğum bu kitabı anlatmak istiyorum. Yazarın dili kelimeleri bize aktarışı o kadar güzel ve sadeki. Okurken akıp gidiyor ve sürünekliyorsunuz kelimeler ile. Nasıl anlatsam bilemedim benim cümlelerimin eksik kaldığını hissediyorum bu kitabı anlatırken. Yediğiniz bir yemeğin tadının çok güzel olduğunu söylersiniz lâkin asla onun size ne hissettirdiğini anlatamazsınız. Öyle birşey sanırım bu :) Kitabın büyük bir bölümünde parfum malzemelerinde bilgi verilmişti. Bu konuda tarihsel bi bilgiye ulaşıyosunuz kitap sonunda :) Fazla uzatmadan konuya geliyorum.




MASUM BİR GÜZELİN AŞKI ÇİRKİN BİR ARİSTOKRATI TERBİYE EDEBİLİR Mİ?


GÜZEL
Seçkin bir Amerikan vârisi olan Lousie Vandermeer güzel ve zekidir.. Ancak hayatından bıkmıştır - cesaret isteyen bir maceraya atılması da bu yüzdendir : Başka ülkedeki bir aristokratla evlenmek için okyanusun karşı tarafına seyahat edecektir. Dedikodulara göre evleneceği adam son derece çirkindir- bu, onu gün ışığında hiç görmediği ve merak uyandırıcı bir yabancıyla tutkulu, gözü kara bir ilişkiye iter.


ÇİRKİN
Charles Harcourt, çocukken geçirdiği bir hastalığın bıraktığı yaraya rağmen, Avrupa'nın en entelektüel güzellerini elde etmeyi başarmıştır. Şaka olsun diye, kendi nişanlısının gemisinde kimliğini gizleyerek seyahat etmeyi, ve zifiri karanlıkta budala bir genç kızı baştan çıkarmayı- planlamıştır. Ancak, çapkın kahramanımızın şakası geri teper. Şimdi deliler gibi aşık olan odur; artık eşi olan ve her şeye çabucak sinirlenen Lulu ise sadece gemideki sevgilisine aşıktır, hem de o tüm o zaman boyunca onun Harcourt olduğunu bilmeden. Ve Charles onun kalbine asla sahip olamayacaktır- içinde saklanan prensi ona gösterene kadar.


(Arka Kapak)


Prens Harcourt parfüm satan bir asilzadedir. Amerikalı bir aile tanışır ve bu aile kızını bu gence vermek isterler. Lousie ise dış görünüşe önem verenlere ne kadar kızsa da kendisi de bir o kadar dış görünüşe önem veren sığ 18 yaşında bir genç kızdır. Ama evleneceği insanın çirkin biri olduğunu öğrenince biraz macera yaşamaya başlamak ister. Kimse bilmese de Harcourtta o gemidedir ve bu kızı baştan çıkartmak için uğraşacaktır.


Devamını anlatmayacağım, selametle^^ :)


14 Eylül 2015 Pazartesi

Genç Werther'in Acıları - Goethe



''Zavallı Werther'in hikayesiyle ilgili bulabildiğim şeyleri özenle topladım ve bunları önünüze koyuyorum. Bu çalışmamdan dolayı bana teşekkür edeceğinizi biliyorum. Onun ruhuna ve karakterine hayranlığınızı ve sevginizi, yazgısına göz yaşlarınızı esirgeyemezsiniz.

Ve sen iyi kalpli insan, sen de onun gibi kendini boğulmuş hissediyorsan onun acılarıyla teselli bul ve eğer talihinden ya da kendi suçundan dolayı daha yakın bir arkadaş bulamazsan bu kitapçıkla arkadaş ol.''




Goethe'nin bu sözleriyle başlayan kitabı aslında hepimizin içinde bulunan intihara meyilli, platonik aşk kurbanı ufak çocuğun yansıması olarak düşündüm hep. 



Şöyle baktığımızda aslında kitap klasik bir aşk romanı gibi gözükebilir. Goethe'nin mektup tarzı yazdığı bu roman yazıldığı dönem koşullarını da çok güzel aktardığını düşünüyorum. Werther'in Lotte'ye olan aşkı, Lotte'nin evli olması ve dönemin koşulları aslında Wertheri bir nevi intihara sürükleyen olaylardan birisi. Werther evli bir kadına aşık olur ve o kadın hakkında ki aşkını bir arkadaşına mektup olarak yollar. Sonlara doğru Goethe'nin yorumlarıyla karşılaşıyoruz. 


Bu kitabın yazıldığı dönemde o devrin Almanyası için etkileri çok olmuş. Werther'in yalnız melankolik havaları bir çok genci etkilemiş ve intihar oranı artmış. Hatta birçok genç Werther gibi intihar ederken mavi ceket- sarı pantalon giymiş.  





Tüm gencleri etkileyen o son mektuptan son mısra ;

'' ....Senin için ölmenn mutluluğuna erişebilsem! Lotte, senin için kendimi feda edebilsem! Sana yaşamının huzurunu, büyük hazini yeniden tattırabilsem cesaretle ve seve seve ölmek isterdim. Ama ne yazık ki; kanlarını dostları için akıtmak ve ölümleriyle sevdiklerini yüzlerce kez mutlu etmek sadece az sayıda soylu insana nasip olmuştur

Lotte, şu an üzerimde olan bu elbiselerle gömülmek istiyorum; sen onlara ellerini sürüp kutsallaştırdın. Bunu babandan da rica ettim. Ruhum tabutun üzerinde süzülüyor. Ceplerimin aranmasını istemiyorum. İlk kez çocuklarınla birlikte sana rastladığım zaman gögsünde bu pembe kurdeleyi taşıyordun. Çocukları binlerce kez öp ve onlara talihsiz dostlarının kaderini anlat. O sevgili çocuklar!  Etrafımda cıvıl cıvıl oynaştıklarını görür gibiyim. Heyhat sana nasıl da içten bağlanmıştım! Seni ilk gördüğüm andan itibaren bırakmamın mümkün olmadığını düşünüyordum! Bu kurdele benimle birlikte gömülsün. Doğum günümde bana hediye etmiştin onu! Her şey nasılda birbirine karışmış görünüyor! Ah yolun beni buraya getireceğini hiç düşünmedim!Ama sakin ol! Rica ediyorum, sakin ol! 

Tabancaları doldurdum.. saat on ikiyi vuruyor! İşte buraya kadar! Lotte! Lotte, sağlıcakla kal! Sağlıcakla kal!''

30 Ağustos 2015 Pazar

Bu Bir Özür Postudur

Sevgili canlar şuan bile internete zar zor giriyorum. Kitap postları hazırlayamıyorum. Kitap okumaktan aciz kaldım. Sevdiğim blogları okuyamıyorum. Diyorum ki internetsziliğin gözü kör olsun.
Yetmedi eve internet bağlanılacak dediler. Ben gidince mi, diye bir sinir oldum. Ya sınavım var arkadaşım benim ya. Yaylaya gidip rahat kafayla çalışayım dedim. İnternet bağlanacak. İçime oturdu resmen. Ama siz de değerlisiniz şimdi, derslerimde. Dönünce size de vakit ayırabilir miyim ki? Beni çok korkutuyorlar. Sanki hiç kazanamayacakmışım gibi. Anlayacağınız blogcanlar hayatımın dönüm noktasındayım. Hedeflerim var ve hedeflerimi ulaşmam için çok çalışmam lazım.
Dershaneler de kapatıldığına göre bu mücadeleyi tek başıma vereceğim. Matematik deseniz dipelerde. Başarı hikayeleri okurdum önceden. Neler vardı neler. Diyorum ki içlerinden biri de ben olabilir miyim ki? 
Ya sizden akıl istiyorum. Bana akıl verin azcık. Elbette YGS sınavını atlatanınız var aranızda. Neler yaşadınız, neler hissettiniz bir öğrenmek isterim? :)

11 Ağustos 2015 Salı

Göz (Carrie) - Stephen Kıng


Merhabalar ; 

Uzun zaman oldu yazmayalı. Tatildi bayramdı derken ne okuyabildik ne de yazabildik. Bugün anlatacağım kitap aslında özüme döndüren kitap diyebilirim. Hep fantastik okuyan ben bir süre fantastik dışı okumaya başlamıştım. Bu kitap ile benliğime geri döndün :)  Neyse uzatmadan başlamak istiyorum.




Stephen King'in ilk kitabı, meşhurluğa ilk adım attığı kitap diyebilirim. Öncelikle kitabın konusuna gelmeden analizimi açıklıyorum. Kitapta olağanüstü bir olay anlatılıyor ve bu olayı bilimsel tezlerle kısa kısa keserek aralarda destekliyor. Aslında kitabı hem gerçekci göstermiş hem olaydan sonrasınıda anlatmış. Bir yandan iyi bişeyken bir yandan da kitabın sonunda ne olacağını anlıyorsunuz. 



Kitabın sanırım yakın zamanlarda filmi de çıkmış 'Carrie' .. Açıkcası beni ilk defa okurken gerebilen bu kitabın filmini merak etmiyor değilim. 








Konusuna gelelim ;


Carrie White adlı baş kahramanımız okulunda kimse tarafından sevilmemektedir. Annesinin aşırı dindar olması (ve sürekli olarak kadın olmanın kadınlığın günah olduğunu söyleyip durması dışında herşey güzel bence ) işleri daha da zorlaştırıyor. Herkes tarafından dışlanan Carrie toplu bir banyo gününde arkadaşlarının önünde ilk adetini olur. Adet hakkında kadınlık hakkında hiç birşeyi bilmeyen Carrie ile tüm arkadaşları dalga geçer ve ardından telekinesis gücü ortaya çıkar. devamı kitapta... :) 




Bir bölümü benim feministlik damarlarımı kabarttı diyebilirim.; 

''Ve Tanrı, Havva'yı Adem'in kaburgasından yaptı'' dedi annesi. Çerçevesiz gözlükleri ardında gözleri büyümüş, lop yumurta gibi görünüyordu. Ayağının kenarıyla Carrie'ye bir tekme attı, Carrie bağırdı. ''Kalk, kadın. Gidip dua edelim. Zayıf, şeytancı, günahkâr kadın ruhlarımız için İsa'ya dua edelim''

''Anne..''
..
''Ve Havva güçsüzdü.. tekrarlasana, kadın. Tekrarla!''
''Hayır, anne, ne olur, bana yardım et... ''
Bir tekme daha. carrie çığlık attı. 
''Ve güçsüz olan Havva kuzgunu dünyanın başına saldı'' diye devam etti annesi. ''Ve kuzgunun adı Günah'tı ve ilk Günahda Cinsel Birleşme'ydi. Tanri Havva'ya bir nalet verdi. Lanet kanıydı bu.''.....

 Diye devam ediyor :) 


Tavsiyem önce kitabı okuyup ardından filmini izlemenizdir..  



Selametle^^ 

13 Haziran 2015 Cumartesi

Vazgeçtim - Kahraman Tazeoğlu




Zor zamanlarda gibiyim, çıkmazın en derininde sürükleniyorum. Bu yüzden bazen geciktiriyorum okumayı, yazmayı. İnsanlar bir bir kayıp gidiyor yanımızdan. Tek geldiğimiz dünyadan tek gidecek gibiyiz. Size gösterdikleri yüzün ne zaman değişeceği mechul zamanlardayız belkide. En çokta bu zamanda bağlanıyorum kitaplara, karakterlere, yazarlara, dünyalara ve uçsuz bucaksız hayal gücüne.

Fazla uzatmak istemiyorum ama yazılarım çok diplerden geliyor anlatsam susturmayacak güçte. Arka kapağını okuyup almak için yola düştüğüm bir kitaptan bahsedeceğim. Okurken tane tane, altını çizerek okuduğum kaybedip gidip tekrardan aldığım kitaptan..

12 Haziran 2015 Cuma

Ömer Sevinçgül - Beni Yalnız Sen Anlarsın

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. 
Karneler alındı ve okullar kapandı. Çok şükür demek isterdim ama maalesef YGS kurslarım var. An itibariyle sınav öğrencisiyim. İnşallah bundan sonra hep cuma günü okuduğum kitapların postunu yayınlayacağım. İlk olarak vazgeçilmezim olan Ömer abinin yani Ömer Sevinçgül'ün kitabıyla başlıyorum. 


Arka Kapaktan; 
Yaban meyveleri tadında öyküler...
Severek okuyacaksın. 
Sıradan gibi görünen insanların zengin iç dünyaları, hayatın anlamlı ayrıntıları şaşırtacak seni... Sarsılacaksın, gülümseyeceksin okurken, kendini tutamayıp ağlayacaksın. Hayata bakışın asla eskisi gibi olmayacak bu kitabı okıduktan sonra... Daha bilge, daha duyarlı, daha mutlu olacaksın... Bu kitabı herkes okuyabilir ama herkes anlayamaz. Belki de onu yalnız sen anlayacaksın...

27 Nisan 2015 Pazartesi

Elif Şafak / Aşk

Merhabalar;

Blog arkadaşım, yeni yoldaşım Nazik gibi ben de arayı biraz açmış bulunmaktaydım ama 
yeniden döndüm. 

Genellikle fantastik okumayı seven birisi olarak Aşk kitaplarından hep uzak durmuşumdur. 
Bir doğum günümde çok sevdiğim bir dostumun 'Hayatın boyunca karşılaşacağın her karakteri bu kitapta bulacaksın' demesinin ardından hediye olarak yollamasıyla Elif Şafak'ın Aşk adlı eserini okudum. 

25 Nisan 2015 Cumartesi

Sırat-ı Aşk

Çekim bana ait.
İnstagram: naziktpc
Öncelikle merhaba. Arayı bayağı uzattım ve bu sabah kendime dedim ki yazmaya devam etmelisin. O zaman kitap tanıtımlarına devam. :)
Kitap adı: Sırat-ı Aşk - Yaşanmış Aşk Öyküleri
Editör: Eda Bildek
Yayın: Lore

Eda Bildek'in editörlüğünü yaptığı bu kitapta bir çok yazar ismi geçmekte.
Başlıcaları:
İskender Pala
Tuna Kiremitçi
Bülent Gündoğan
İsmail Acarkan
Eda Bildek
Nurhayat Şuara
Nihal Işıker
Hazal Taş

15 Mart 2015 Pazar

Uçmayan kelebekler

Anılar, vücuda nüfus etmiş kalbe işleyen hatıralar.
Acılarımın gerisinde kalıyor gibi. 
Her birini unutmak istemeyecek kadar seviyor her birinin acısına katlanıyordum.
Eksik notaların fazlalığında kayboluyordu gülüşlerim. Hatırlamak istiyorken her biri yavaşca siliniyor yerine sadece acı kalıyordu.

Evet zaman geçiyor, evet zaman geride kalıyordu. 
Ardımda bıraktığım masumiyetini gülüşünü kokunu öyle çok özlüyordum ki çektiğim acının yamacına sığınıyordu hep.
Bugün dumandan bir harap bölgesi kalbim. 
Parçalanmış yanmış kül olmuş toparlanması güç harabe yığını. 
Küçücük bedenin, gün geçtikce büyüyen yaşın ve hiç birinde yer almayacak olduğum anıların, her biri güzellikle dolsun dünyalar güzeli kız çocuğu. 
Masumiyetinle geçsin zaman. Cennetin kokusunu üstünde hisseden ben, yokluğunda cehennemi yaşıyorum masum meleğim. 
İleride, çok ileride bu yazıya denk gelsende bilmeyeceksin sana yazdığımı. 
Hatırlamayacağın kadar uzağındayım ve benim göremeyeceğim kadar uzaksın. 
Ah cennet kokulum ..
Özlemin kalbimde tütüyor tüm vücuduma işliyor.
Ve zaman geçsede sen benim gördüğüm göreceğim en masum kız çocuğu olarak kalacaksın. En saf meleğim...

Varlığına şükrettiğiniz insanlar çok uzaklardaysa eğer sizin için sadece beklemek kalıyor geriye.
Bekliyorum sabrediyorum sen için. 
Sana anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki. Çabuk gel olur mu? Yarımım ben artık. Çık gel hadi. I miss you'nun o en sevdiğimiz melodisi bile sen yokken anlamsız. 
Bomboş. 
Hatıralarım seninle doldu hayatıma sen doldun. 
Yokken yarımım eksiğim .Yaşamına tanık olmam bile bir lütuf iken sensizlik acının daniskası oluyor kalbimde. Çık gel her neredeysen. 
Yokluğunu hayatımın her bir zerresinde hissederken kızmalı mıyım. 
Ben hâlâ seni bekliyorum. en uzun acılarımın efendisi.
Güvende değilim huzursuzum yarımım eksiğim.
Aldığın dantel etekli bebek yerine sana sarılmak istiyorum. 
Üzüldüğümde geride bıraktığın insanların yükünü taşırken yorulduğumda seninle huzur bulmak istiyorum.
Bıraktığın parfumünle değil...

Özlemlerin duygularım öyle ağır ki taşıyamıyorum. Üç özlemimi anlattım bir yazımda. 
Üç kişiye olan özlemim. Üçüde gidişinde beni yaktı, hâlâ yanıyorum. 
Varlığıyla mutlu eden insanlar yokluğuyla hüzüne boğuyor şu sıralar. Aşka sevgiliye duyulan özlem olarak algılamayın özlemlerimi. Ama her insan bir gün gidicek. 
Üç insan gitti hayatımdan. 
Öğrendiğim tek birşey var.
Bu dünyaya tek geldik ve tek gideceğiz. Geride sadece hatıralarımız ve anılarımız kalıcak. Dilimin ucuna gelip acılarımın arkasına kaçan onca sözcük var ki.. Bomboş..




Selametle kalın diyeceğim, korkuyorum.. 

12 Mart 2015 Perşembe

Tanrıça Serisi - P.C Cast



Merhabalar;
Geçenlerde bir arkadaşım yunan mitolojisi hastası olan kardeşi için kitap serisi önermemi istemişti. Ve ben de önerebileceğim en ideal serinin bu olacağını düşündüm. Sonra tekrar okumak istedim ve okudum.

Mükemmel hayal gücüyle tanınan P.C Cast'ın Tanrıça Serisini sizlere tanıtmak istiyorum. İlk okuduğumda o kadar çok bağlanmıştım ki 4 günde bitirdim. Şu an 5 kitabı benim elimde bulunmakta lâkin bildiğim kadarıyla 6. ve 7. kitaplarıda türkçeye çevrilmiş. 

8 Mart 2015 Pazar

Böğürtlen Kışı - Sarah Jio



Evet kitap yorumlarımla geri dönüş yapıyorum. Ortağı da buldum artık sırtım yere gelmez. 
Ne zamandır Sarah Jio okumak istiyordum ve sonunda nasip oldu. Arkadaşımın kardeşi sağolsun okunan için ödünç verdi.
      Böğürtlen Kışı ile başladım. Arkadaşım arada geçmişe gidiyor. İyi oku, dedi. İlk başta anlamadım ama baktım iki ayrı zaman var o zaman çaktım durumu

28 Şubat 2015 Cumartesi

Mutluluk Projesi - Gretchen Rubin



''Aslında biliyorsunuz; 
Mutlu olmak için çoğu şeye sahipsiniz.
Hatta kendinizi mutlu bir insan olarak bile tanımlayabilirsiniz.
Ancak eksik olan birşeyler var.
Kimseye söylemiyorsunuz belki ama eminsiniz.
Adını koyamadığınız birşeyler eksik''


Diyerek kendine bağlayan Gretchen Rubin'in kişisel gelişim, mutluluğu arama yolları adına yazılan eserlerin arasına girmiş kitabına ben de bir göz atayım demiştim. Lâkin başta sadece göz atıcakken bitirdiğimi farkettim.

26 Şubat 2015 Perşembe

Siyah Kuğunun Şarkısı - İlhan İrem




Merhabalar,Öncelikle kendimi tanıtayım; 

Ben uzun zamandır aranan blog arkadaşı Helen (umarım uzun bır zamanda kalırım) :) Bir kitap hakkında araştırma yaparken bu bloga rastladım. Sonra kaydettim, sonra dolaştım dolaştım ve 'Bloguma ortak arıyorum' adlı başlığı gördüm. Aranıza katılmak istedim tanışmak okuduğum gördüğüm karakterler ile tanıştırmak istedim sizleride. :) İlk paylaşımımda aslında özümden çok uzaklara gitmek istedim. Hep fantastik yabancı okuyan ben bir şaire tutuldum :) Aynı zamanda besteci söz yazarı yorumcu olarak belki sizlerinde ismini duyduğunuz birisidir. 
'İlhan İrem'

17 Şubat 2015 Salı

Mimlendim:)


Uzun bir soluklanmanın ardından hepinize merhaba. Normalde şu dönem içerisinde birsey yayınlamayı düşünüyordum. Ama sağolsun Fatma Abla beni harekete geçirdi ve beni mimledi. Mimden önce kısa bir konudan bahsetmek istiyorum. Aslında kısa felan değil. Hakaret bela okuma idam her şeyi hakeden bir cani ile aynı şehrin havasını solumak çok iğrenç bir duygu. Burda hiçbir şey yazmayacağım.  İnşallah tüm hıncımı yarınki eylemde çıkaracağım. Yetmeyecek biliyorum. Yine içimde kalacak birşeyler. 
Neyse. Bir de galiba bloguma ortak buldum. Yeni itirbata geçtim. İnşallah hayırlısı olur.
Haydi ben mime geçiyorum 

31 Ocak 2015 Cumartesi

Kitap Notları Tatile Giriyor

Selam canlar. 
Blog alemi farklı ve çok güzel. Ama ben artık neye yetişeceğimi şaşırdım. Çok yönlü bir insanda değilim. Bir süre kendime gelmeliyim. ileride günlerim yoğunlaşacak gibi. Düşüncelerim daimi olarak yoğun. Ve ilim yolunda adım atmaya karar verdim. Okuyacağım kitabın türüde bu yüzden değişecek ve her dini kitabı ben blogumda yayınlamak istemiyorum. Çünkü tek yönlü olacak. Eğer arada farklı kitaplar okursam yayınlarım. 
Ben bu alemde daha doğrusu kendi blogum üzerinde pek faaliyette bulunmayacağım. Blog okumaya devam edeceğim ama fazla sık değil. Çok güzel canlar tanıdım. 
Hay sanki ben de veda konuşması yapıyorum. O kadar emek versin bloguma elbette bir zamandan sonra yazmaya devam edeceğim.  Ama önceliklerim var işte. 
Hakkınız helal edin canlar ve dua edin. İnşallah en kisa zamanda kitap yorumlarımla görüşmek üzere. ☺
beni daha çok instagramda bulabilirsiniz.
naziktpc

26 Ocak 2015 Pazartesi

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi - Ahmet Ümit


YILBAŞI İŞLENEN BİR CİNAYET 
Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıktığı utanç verici bir gerçek. Gururların kurbanı olmuş erkekler, onşarın hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul'un en gözde yeri olab Beyoğlu'nun hazin hikayesi.

24 Ocak 2015 Cumartesi

Biraz Daha Yaklaş Daha İyi Tanı Beni



Hayat doğumla ölüm arasında geçen ve sadece sayılardan ibaret olmayan (doğduğu gün - öldüğü gün) iki kelime arasında yaşananları ifade ediyor. Bi yaşam belirtisidir hayat ve öldüğün anda hiçbir şey ifade etmez. 

23 Ocak 2015 Cuma

Sinan Yağmur - Aşkın Gözyaşları 4 / Hamuş


Hayırlı cumalar. Ne zamandır aklında bu postu yayınlamak. Ama nasip bu güneymış. 
Sinan Yağmur'un okuduğum 3. kitabı. Mevlana ve Şems'iokudum. Kimya Hatun arada kaynadı. Ve kütüphaneye girer girmez gözüme bu kitap takıldı. Bu sefer Şems'in ağzından Hallac-ı Mansur anlatıyor.  Hallac'ı herkes tanır diye

20 Ocak 2015 Salı

Yine 'Sen'

Keşke yürüdüğüm tüm yollar sana çıksa. 

Derinden bir ses. Sol taraftan geliyor.  Bir uzvum sürekli seni zikrediyor. Sesin geldiği yöne kulak kesiliyorum. Nazenin yüreğim.  Sesler nazenin yüreğimde geliyor.
Tek bir uzvum, yüreğim seni zikrektikçe baştan aşağı tüm vücudumu etkiliyor. Nefes kesik kesik, ellerde ayaklarda bir titreme.

18 Ocak 2015 Pazar

Mim: Kahvenin Sihri

Öncelikle bu mimi nu kadar geçiktirdigim için Fato foto fan sahibi Fatma Abla dan diyeyim Özür dilerim.  Ve bu güzel mime hemen başlıyorum.  :)



Kahve aman aman her daim içmem gerekir türden değil. Aşırı bi tutkunluğum yoktur kahveye karşı. Suan için geçerli bu durum.

Menekşe Kokulu Hikayeler


Okurken içimizi huzurla dolduracak, 
yüreğimizi ısıtacak, iyilik, sevgi, dostluk
ve mutluluğu dile getiren birbirinden güzel 69 adet hikâyeden derlenen bu kitapla hayata keyifli bir mola verip kargaşadan sıkıntılardan uzaklaşacaksınız. 

Ark Kapaktan

13 Ocak 2015 Salı

Sesli Kuran'ı Kerim Çekilişi

Katılsam mı katılmasa mı diye düşünürken katılım dedim. Gülümce abla bir kişiye Sesli Kuran'ı Kerim hediye ediyor.

Elif Gibi Sevmek 2 -Hikmet Anıl Öztekin


Elif Gibi Sevmek kitabının ikincisini de okudum ve çok mutluyum. Aslında okurken ağlayacak ratteye geldim ama yine de tuttum kendimi.  Ve bu post ta kitaptan bol kesitler bulacaksınız. Hemen başlıyorum. 

Yol Elif ise, yön bellidir. 

Seviyorum dersin, ya kısmetin olur ya imtihanı. 

Sevmek dilek tutmaya benzemez, dua edeceksin.

12 Ocak 2015 Pazartesi

İyi ki Doğdum Bana ☺☺


Bugün benim doğum günüm.  Ama bir doğum günü pastam olmadı.  Ben de çok önemsemedim. Arkadaşlarım,  ailem yeteri kadar dile getirdi. Whatsapp olsun line

11 Ocak 2015 Pazar

Elif Şafak - Şemspare


Kararır gökyüzü bazen;
Kasvetli bulutlar kaplar semayı
hayatın ritmi durağanlaşır,
 sohbetler bildikleşir, 
icimizde birikir yalnızlık hissi.
nasıl özleriz güneşi o zaman,
griler içinde aradığımız bit tutam renk demeti.
Peri tozu gibi, inceden.

7 Ocak 2015 Çarşamba

Kısa Not



Havalar soğudu. Kabanımı sınıfın içinde dahi çıkarmıyorum. Sabah namazı için abdest alırken çok üşüyorum. Şohben diye bir şey icat etmişler Allah'tan. Evde soba var sıcak yerde namaz kılınır da okuldaki mescid... Aman Allah'ım.
Çok şikayet ettim galiba. Ya dışarıdaki insanlar, evi olmayanlar... Hayvanlar da aç kalmıştır şimdi. 

4 Ocak 2015 Pazar

Ah Sevgi Denen Duygu



Yan yana iki kalp atıyor ama ümitsizce. Gelmişti işte. Arayıp bulmuştu beni. 'Tren hattına gidelim. Seni benle, hatta beni tanıyan kimse görmesin.' Kim tanıyordu ki seni. Hiç kimse. Ya ben. Bir görseler bizi senden önce benim canımı okurlar. Tamam biraz abartmış olabilirim. Can okumaz ama o kadar soruyla kim baş edecek şimdi?  Kimdi o, ne işin var senin onunla... Hem ne yüzle geldin ki sen? Ne diyeceksin bana?

İçimdeki Ses - Gaye Boralıoğlu


Yazarın kitabını imza gününden sonra okudum. Okulumun kütüphanesinde rastladığım bu kitap bende merak uyandırdı. Alıp hemen okudum bende.
14-15 yaşlarına hitap eden bir kitap.
Zeliş aşırılık ve özgürlük düşünceleri.

3 Ocak 2015 Cumartesi

#1 İnstagram Turu :)

Uzun zamandır giremediğim ama şimdi daha aktif olduğum Instagramıma Merhaba deyin. :)

Kullanıcı adım: naziktpc

Buyrun bir kaç fotoğrafa göz atalım. 


Yollara düştüm biraz :)


Bir kaç cümle işte. 


Kitap okuyorum da :)

Bu kadarlik yeter. Eğer sizin de hesabınız varsa yazın verin.

Not: bloguma daha ortak bulamadım.  :(



2 Ocak 2015 Cuma

Masal Yıldızı Blogunda Kitap Çekilişi Var :)


Masal Yıldızı Blogunda Kitap Çekilişi Var.  
KatılımlarınızI şiddetle bekliyorum. :)

1 Ocak 2015 Perşembe

Pembe ve Yusuf - Canan Tan


Sabah namazından sonra uykum kaçınca telefona saldırdım.  Bugün bir kitap postu daha hazırlayacakım.  Vaktim olur mu olmaz mı derken herkes uyurken hazırla yayım dedim.
Canan Tan uzun zamandır okumuyordum.  Kitabı arkadaşta görünce saldırdım .
Yine bir Canan Tan klasiği.  Doğu ve töre. 
Kurgu denemeyecek kadar gerçek.

Özetle 2014


11. Sınıf öğrencisiyim ve hocam 9. Sınıftayken yılbaşı kutlamaktan ziyade geçen sene içinde ne yaptıklarınızı eksiklerinizi düşünün demişti ve ben bunu postta yapacağım. 
Senem çok değişik.  Hüzünler, sevinçler, beklentiler, sevmeler derken uzun bir sene geçirdim.  En büyük değişikliğim kapanmam ve namaza başlamam olmuştu. Sonra dost meclislerine katılıp sohbet dinlemeye başlamak. Bilgiye susamışlığım. 
Hayatıma yeni giren insanlar. Ölümüyle hiç hayatımda olmadığı halde beni derinden etkileyen arkadaşımın babası. 
InsanlarIn gerçek yüzleri. Ve en yakın arkadaşımın bana göre hatalara düşmesi. 
Hayatıma giripte sonra hiçbir şey yokmuscasina ben gidiyorum diyerekten beni yalnız bir yanımı eksik bırakan insan.
Blog aleminde kendime bir can bulmam. Adı Esen. Esen abla. Ictenligi samimiyeti... ne bileyim. Bir gün onunla bir yerde karşılaşmak isterim.
Aslında fazla uzatmaya gerek yok. Bu senem görünüşte çok güzel geçmiş gibi olsa da aslında hiç iyi geçmedi. Küçük mutluluklarım birilerinin gidişiyle hüzne döndü zaten. Arkama dönüp baktığımda pekte hatırlamak isteyeceğim bir sene değil. 
Vesselâm.  Imtihandır.  
O halde ne yapıyoruz bu sene daha mutlu oluyoruz inşallah.  :):):)


Ömer Sevinçgül - Kalbinin Sesini Dinle


Aklımda yayınlamak istediğim bir kaç kitap vardı ve aralarından bu kitabı seçtim. Belirtmeden geçmek istemiyorum bu postu Sami Yusuf dinleyerek hazırlıyorum.  :)
Ömer abi bu kitabıyla insanların yüreğine sesleniyor sanki. Isıtıyor yüreklerinizi.