2 Ocak 2016 Cumartesi

Şaman Kız - Ahmet Haldun Terzioğlu



Şaman Kız uçuyor..

Uçmak ne denli zevkliymiş.
Kişi geri dönmek, yere inmek istemiyor.
O halde kuşların yerde işi ne?
Neden hep Gök'te kalmazlar iyi tinler gibi..
''Tak, tak, tak, tak...''
Son darbeyi vurun kötülere. Savaşı siz kazanın.
İyilerleyiz biz, biz iyileriz.
Alkışa durdu:
''Gök bizi bırakmaz.
Biz Gök'ü bırakmayız
Gök bizi bırakmaz.
Ay varlığı ile parıldar.
Ay tanık şimdi olanlara.
Onun kutunda varlığımız.
Ay bizi bırakmaz.
Yıldızlar ışıl ışıl.
Yıldızlar tanığımız.
Yıldızlar bizi bırakmaz.
Atalar tini şen olur.
Atalarla var olunur.
Ata tinleri tanığımız.
Atalar bizi bırakmaz!''

Şaman duası 




Şamanizimle kafayı bozduğum sıralar deli gibi acaba hangi kitabı okusam diye çırpınıyordum. Halbuki çok değerli bir eserin varlığından haberim yokmuş. Bulması biraz zor, hatta Bartın gibi küçücük bir ilde -kitapçı bile yok- bu kitabı bulmak neredeyse imkansızdı. Birkaç aydır bu kitabı arıyordum ve sonunda Ankara'dan babam getirdi. Okumadan önce hemen paylaşmak istedim. Sadece bu kitabı değil aslında Ahmet Haldun Terzioğlu'nun birçok kitabını okumak gerekli diye düşünüyorum. Sanırı bu blogda kocaman bir Ahmet Haldun Terzioğlu köşesi oluşacak bu gidişle :) 


Selametle..

16 Kasım 2015 Pazartesi

1071 Malazgirt - Muharrem Kesik


''Size öyle bir yurt aldım ki ebediyen Türk'ün olacaktır'' - Sultan Alparslan



Normalde vizelerim finallerim için okutulan kitapları burada paylaşmıyorum. Ama bu kitabı herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm için ve bayılarak severek okuduğum için paylaşma kararı aldım.

Bu kitaba kadar belki ben de Malazgirt hakkında pek birşey bilmiyordum. Evet Anadolu'ya Türk kapılarının açılması evet büyük bir zafer. Ama ne biliyorsunuz tam olarak? Bunu sorguladığımızda aslında bir kaynağa ihtiyacınız olduğunu anlıyosunuz. ''Ülkemizde her sene 26 Ağustos günü geldiğinde Malazgirt savaşı ile ilgili övgü ve gurur dolu pek çok cümle sarf edilir. Televizyonlarda 8 -10 yıl önce çekilen belgesel veya konuşma programları tekrar tekrar ekrana getirilir. Devlet adamlarımız basmakalıp cümlelerle bugünün ne kadar anlı şanlı bir gün olduğundan dem vururlar. İlk, ortaöğretim okullarında ve üniversitelerde 26 Ağustos günü tatile denk geldiğinden hiçbir etkinlik ya da kutlama programı yapılamaz.'' demiş yazarımız. Çokta doğru söylemiş.. :)

Türkler asırlardır özgür ve fetihci bir millet olarak dünyayı dolaşmış, İslam dininin cihad anlayışı ile kendini tamamlamış yayılma hareketlerine hız katmıştır.
Bu sıralarda Malazgirt gibi önemli bir zafer aslında çok önemli sebepler doğurmuştur. Türkler Müslümalığın bayraktarlığını üstlenmiş artık siyasi lider haline gelmiştir. Anadolu kapıları Türklere açılmıştır. Ve bildiğiniz gibi Selçuklulardan sonra birçok Türk devletinin daha kurulmasıyla varlığımız günümüze kadar gelmiş.

Çok uzatmadan kitabı tanıtmaya başlayacağım.

''Bir tarafta Selçuklu Sultanı Alp Arslan diğer tarafta Bizans İmparatoru Romanos Diogenes ve dünya tarihini değiştiren bir savaş; 
MALAZGİRT

Malazgirt Savaşı bugün üzerinde yaşadığımız vatanın bizlere kadar intikalini sağlayan en büyük ve en önemli adımdır. Haçlı seferleri'nin düzenlenme nedenidir. Bizans İmparatorluğu'nun yıkılmasının çok yakın bir gelecek olduğunu bildiren bir nişânedir. Malazgirt Zaferi, Anadolu coğrafyasının Türkleşme ve İslâmlaşma sürecine kapılarını açan büyük bir başarının adıdır. ''


Biliyorum yukarıda birçok kez kendi yorumumu kattım lâkin yine devam etme gereği duyuyorum yorumlarıma.

Günümüzde Malazgirt Zaferi'nin bilinmediği gibi pek gündeme gelmediği de söz konusu üstelik hakkında araştırma dahi yapılmıyor. Çoğu kez yanlış bilgiler doğrultusunda yapılan araştırmalar sunuluyor. Bu kitap bir nevi şu an gündemimizde Malazgirt Zaferi hakkında yanılsamalar veyahut tartışma söz konusu yapabilecek olayları tek taraflı değil bir çok kaynaktan yardım alarak anlatılmış ve bizlere sunulmuş.

Kitabı okurken Afşin beye olan hayranlığım artmış bulunmakta bunu saklayamayacağım  :) AlpArslan'ın savaştan önce ki yaptığı tüyleri diken diken eden o müthiş konuşması, elinden ok ve yayı atarak kılıç ve topuzu alması - bizzat savaşa gireceğini savaşın getirdiği ölüm tehlikesinden korkmadığını gösterir-  askerlerine büyük bir moral olmuştur.

Romanos Diogenes'e çok üzülmüştüm açıkcası. Vekil İmparator konumundayken başta fazla özgüvenle savaşı ilerletmiş ama yine özgüven yüzünden kaybetmiştir. Tabiki de kaybetmesinin tek sebebi özgüven fazlalığı değildir. Savaşın kaderini belirleyen iki önemli etkenlerden birisi uygulanan savaş taktiği, ''Sahte Ric-at'' diğeri ise, Selçuklu askerinin elinde ölüm makinesine dönüşen Ok ve Yay. Herneyse işte Romanos Diogenes tutsak edildiğinde Alparslan'ın önce ona kızması sonra onu çok güzel bir şekilde ağırlayıp serbest bırakması Alparslan'ın kendine aşık eden alçakgönüllü  hareketlerinden biriydi diye düşünüyorum :)))

Yani uzun lafın kısası bu kitabı şiddetle tavsiye ediyor yanına bir de Ahmed Bin Mahmud'un Selçuknamesi'ni de ek kaynak olarak gösteriyorum.


Selametle^^


11 Ekim 2015 Pazar

Çirkin - Judith Ivory





Çok ucuza şans eseri bulduğum ve okuduğum bu kitabı anlatmak istiyorum. Yazarın dili kelimeleri bize aktarışı o kadar güzel ve sadeki. Okurken akıp gidiyor ve sürünekliyorsunuz kelimeler ile. Nasıl anlatsam bilemedim benim cümlelerimin eksik kaldığını hissediyorum bu kitabı anlatırken. Yediğiniz bir yemeğin tadının çok güzel olduğunu söylersiniz lâkin asla onun size ne hissettirdiğini anlatamazsınız. Öyle birşey sanırım bu :) Kitabın büyük bir bölümünde parfum malzemelerinde bilgi verilmişti. Bu konuda tarihsel bi bilgiye ulaşıyosunuz kitap sonunda :) Fazla uzatmadan konuya geliyorum.




MASUM BİR GÜZELİN AŞKI ÇİRKİN BİR ARİSTOKRATI TERBİYE EDEBİLİR Mİ?


GÜZEL
Seçkin bir Amerikan vârisi olan Lousie Vandermeer güzel ve zekidir.. Ancak hayatından bıkmıştır - cesaret isteyen bir maceraya atılması da bu yüzdendir : Başka ülkedeki bir aristokratla evlenmek için okyanusun karşı tarafına seyahat edecektir. Dedikodulara göre evleneceği adam son derece çirkindir- bu, onu gün ışığında hiç görmediği ve merak uyandırıcı bir yabancıyla tutkulu, gözü kara bir ilişkiye iter.


ÇİRKİN
Charles Harcourt, çocukken geçirdiği bir hastalığın bıraktığı yaraya rağmen, Avrupa'nın en entelektüel güzellerini elde etmeyi başarmıştır. Şaka olsun diye, kendi nişanlısının gemisinde kimliğini gizleyerek seyahat etmeyi, ve zifiri karanlıkta budala bir genç kızı baştan çıkarmayı- planlamıştır. Ancak, çapkın kahramanımızın şakası geri teper. Şimdi deliler gibi aşık olan odur; artık eşi olan ve her şeye çabucak sinirlenen Lulu ise sadece gemideki sevgilisine aşıktır, hem de o tüm o zaman boyunca onun Harcourt olduğunu bilmeden. Ve Charles onun kalbine asla sahip olamayacaktır- içinde saklanan prensi ona gösterene kadar.


(Arka Kapak)


Prens Harcourt parfüm satan bir asilzadedir. Amerikalı bir aile tanışır ve bu aile kızını bu gence vermek isterler. Lousie ise dış görünüşe önem verenlere ne kadar kızsa da kendisi de bir o kadar dış görünüşe önem veren sığ 18 yaşında bir genç kızdır. Ama evleneceği insanın çirkin biri olduğunu öğrenince biraz macera yaşamaya başlamak ister. Kimse bilmese de Harcourtta o gemidedir ve bu kızı baştan çıkartmak için uğraşacaktır.


Devamını anlatmayacağım, selametle^^ :)